Doğmamış Hak ve Alacakların Haczi

 

Müstakbel Alacaklar Kavramı

            İcra İflas Kanunu kapsamında henüz doğmamış, diğer bir ifadeyle müstakbel alacakların haczi mümkün müdür? Değil midir?

            Öncelikle Müstakbel alacağın tanımını doğru yapmak gerekmektedir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararında “Takip borçlusu ile onun borçlusu olan üçüncü kişi arasında mevcut olan bir hukuki ilişkiye dayanan, henüz doğmamış olmakla beraber, ileride doğması muhtemel bulunan alacaklara müstakbel alacaklar denir.” şeklinde bir tanımlama yapılmaktadır.

            Doktrinde ise mustakbel alacaklar şu şekilde tanımlanmıştır; “Henüz doğmamış olmakla beraber, tahakkuku muhtemel olan alacaklar da, yani müstakbel alacaklar (zukünftige Forderungen); evvelce alacağın vasfının tayin edilmesini kolaylaştıran bir hukuki temel mevcutsa haczedilebilir (Kurt Stöber, forderungspfandung, Nürnberg 1965, s.26). Alacağın miktarının belli olmaması, gayrı muayyen oluşu önemli değildir. Ancak haciz sırasında , herhalde bir hukuki münasebetin veya müstakbel alacağın doğumunu ihtimal dahilinde gösteren bir hukuki temelin mevcut olması gerekir.” (Stöber, S.26-27 ve zikrettiği RGZ. 134/225-227)

DOĞMAMIŞ HAK VE ALACAKLARIN HACZİ MÜMKÜN MÜDÜR?

            Henüz doğmamış hak ve alacakların haczi konusunda tartışmalar bulunmakla birlikte Yargıtayın son kararları ışığında henüz doğmamış müstakbel alacakların da hacze konu edilmesi gerektiği konusunda şüphe bulunmamaktadır.

FİNANSAL KİRALAMA SÖZLEŞMESİ UYARINCA SATIN ALMA HAKKI

            Müstakbel alacakların haczi konusunda 6361 sayılı Finansal Kiralama, Faktoring, Finansman ve Tasarruf Finansman Şirketleri Kanunu’nda düzenlenen Finansal Kiralama Sözleşmesi sonunda sözleşmeye konu malın satın alma hakkı örnek olarak verilebilir.

            Nitekim, 6361 Sayılı Yasa’nın 18. maddesinde Finansal kiralama sözleşmesi; “kiralayanın, kiracının talebi ve seçimi üzerine üçüncü bir kişiden veya bizzat kiracıdan satın aldığı veya başka suretle temin ettiği veya daha önce mülkiyetine geçirmiş bulunduğu bir malın zilyetliğini, her türlü faydayı sağlamak üzere kira bedeli karşılığında, kiracıya bırakmasını öngören sözleşmedir.” şeklinde tanımlanmıştır. Yine, 6361 yasa’nın 23. maddesinde de, “Finansal kiralama konusu malın mülkiyeti kiralayana aittir. Ancak taraflar sözleşmede, sözleşme süresi sonunda kiracının, malın mülkiyetini satın alma hakkını haiz olacağını kararlaştırabilir.” denmektedir.

            Yargıtay’ın bazı eski tarihli kararlarında doğmamış hak ve alacakların haciz tarihinde henüz doğmamaış olması ve borçlunun bu hakkı kullanıp kullanmayacağının belli olmaması gerekçesiyle hacze konu edilemeyeceğine vurgu yapılmıştır.

            YARGITAY 12. HUKUK DAİRESİ Esas  2011/29753, Karar 2012/14138 ve  26.04.2012 tarihli kararında; “3226 Sayılı Finansal Kiralama Kanunu’nun 19. maddesinde; kiracı aleyhine icra takibi yapılması halinde, finansal kiralama konusu malların takibin dışında tutulması öngörülmüştür. Aynı yasanın 24. maddesinde ise; sözleşme sona erdiğinde, kiracının finansal kiralamaya konu malı alma hakkının olduğu belirtilmiştir. Şikayete konu işlem opsiyon hakkının haczine yönelik olup, bu hak haciz tarihinde henüz doğmamıştır. Yani borçlunun bu hakkı kullanıp kullanmayacağı belli değildir. Dolayısı ile bu hakkın haczedilmesi veya bu konuda şerh verilmesi alacaklıya bir hak sağlamayacaktır.” şeklinde bir değerlendirme yapılmıştır.

            Yargıtay’ın eski tarihli bu ve buna benzer bir çok kararında bu konuda aynı yönde görüş dercedilmiştir. Ancak aşağıda örneklendireceğimiz Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’nin 2023 yılında verdiği ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2019 tarihli kararlarından da anlaşılacağı üzere daha önceki görüşün aksi yönde müstakbel alacaklarla ilgili de haciz yapılabileceği yönünde görüş birliğinin sağlandığı anlaşılmaktadır.

             Yargıtay 12. HD. 09.03.2023 T., 2022/8646 E., 2023/1536 K. sayılı ilamında bu husus şu şekilde ifade edilmiştir: “Uyuşmazlık üçüncü kişi ve takip borçlusu arasında akdedilen finansal kiralama sözleşmesi kapsamında borçlunun ileride doğacak hakları üzerine haciz konulup konulamayacağı ve işbu şikayette üçüncü kişinin hukuki yararı olup olmadığına ilişkindir … Somut olayda şikayete konu işlem finansal kiralama sözleşmesine konu hak ve alacakların haczine yöneliktir. Her ne kadar borçlunun üçüncü kişi nezdinde ileride doğması muhtemel alacaklarının haczi için İİK 78.maddesi kapsamında gönderilecek haciz yazısı ile mümkün ise de; borçlu şirket finansal kiralama sözleşmesinin kiracısı kendisine haciz müzekkeresi gönderilemeyeceğini iddia eden şikayetçi üçüncü kişi şirket ise finansal kiralama sözleşmesinin kiralayanı olması nedeniyle … şikayet dilekçesinde ileri sürülen 02.04.2013 tarihli finansal kiralama sözleşmesi ve ilgili belgeler incelenerek sözleşme şartlarının haciz tarihi itibariyle değerlendirilip sonuca gidilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz olup Bölge Adliye Mahkemesi kararı kaldırılmak suretiyle İlk Derece Mahkemesi kararının bozulması gerekmiştir.”

FİNANSAL KİRALAMA SÖZLEŞMESİNDEN DOĞAN SATIN ALMA HAKKININ HACZİ

 Yargıtay Kararı – HGK., E. 2017/369 K. 2019/130 T. 12.2.2019 Taraflar arasındaki “şikâyet” talebinden dolayı yapılan yargılama sonunda İstanbul 9. İcra (Hukuk) Mahkemesince şikâyetin kabulüne, haciz ihbarnamesinin iptaline dair verilen 13.03.2012 tarihli ve 2012/74 E., 2012/285 K. sayılı karar, alacaklı vekili tarafından temyiz edilmekle Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 29.11.2012 tarihli ve 2012/18053 E., 2012/35503 K. sayılı kararı ile; “…Sair temyiz itirazları yerinde değil ise de; Kural olarak ileride doğacak muhtemel bir hakkın haczi mümkün değildir. Bu nedenle İİK.nun 89.maddesi gereğince 3.şahsa, borçlunun nezdinde doğmuş ve doğacak hak ve alacaklarının haczi şeklinde haciz ihbarnamesi veya haciz müzekkeresi çıkarılması halinde, 3.şahsın sorumluluğu haciz müzekkeresinin kendisine ulaştığı tarihteki mevcut durumla (fiili durumla) sınırlı olacağından ileride doğacak ya da doğması muhtemel bir hakkın bu aşamada 3.şahısca net olarak bilinmesi mümkün olmadığından, bu şekilde çıkarılan haciz ihbarnamesi veya haciz müzekkeresi yukarıda açıklanan nedenle muhtemel alacaklar açısından sonuç doğurmaz. Bu durumda mahkemece şikayetin doğacak alacaklar yönünden kabulü ile haciz ihbarının düzeltilmesi gerekirken, haciz ihbarnamesinin tümüyle iptali yönünde hüküm tesisi isabetsizdir…” gerekçesi ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

 HUKUK GENEL KURULU KARARI

        Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü: İstem, icra memuru işleminin şikâyet yolu ile iptali istemine ilişkindir. Şikâyetçi-üçüncü kişi vekili; alacaklı tarafından borçlu aleyhinde yapılan takip nedeni ile müvekkili şirkete dosya alacaklısının talebi üzerine 05.01.2012 tarihinde gönderilen haciz ihbarnamesinin 09.01.2012 tarihinde tebliğ edildiğini, haciz ihbarnamesinin mevzuata ve yargı kararlarına aykırı olarak doğacak olan tüm alacakların haczini kapsadığını, haciz ihbarnamesi usulüne uygun düzenlenmemiş olsa da 16.01.2012 tarihinde müvekkil şirket tarafından cevap verildiğini, yazı cevabında Servus Bilgisayar A.Ş.’nin tebliğ tarihi itibarıyla müvekkil şirket nezdinde bulunan 4.953,11TL’si üzerine birinci sırada haciz kaydının konulduğunun belirtildiğini, diğer borçlu Servus Bilişim Teknolojileri A.Ş. ile müvekkili şirket arasında herhangi bir ilişki bulunmadığından ve tebliğ tarihi itibarıyla haczi kabil hâle gelmiş muaccel ve kesinleşmiş bir alacağı, malı ya da hakkı bulunmadığından süresi içerisinde itiraz edildiğini ileri sürerek usule, mevzuata ve yüksek yargı kararlarına aykırı olarak tesis edilen şikâyet konusu haciz ihbarnamesinde yer alan doğmamış alacakların haczine ilişkin işlemin iptaline karar verilmesini talep etmiştir. Alacaklı vekili; haczi söz konusu alacağın taliki koşula bağlı olsa da haczedilebileceği, üçüncü kişi ile borçlu arasında mevcut bir hukuki ilişki nedeniyle ileride (yakın bir tarihte) üçüncü kişi nezdinde doğabilecek alacağın haczinin mümkün olduğu, diğer taraftan doğmuş fakat muacceliyet kazanmamış alacağın da haczinin mümkün olması nedeniyle şikâyetin reddinin gerektiğini savunmuştur. Mahkemece; istemin 89/1 haciz ihbarnamesi ile talep edilen doğacak olan tüm alacakların haczine yönelik işlemin iptaline ilişkin olduğu, somut olayda icra dairesinin yasaya ve yerleşmiş uygulamalara aykırı olarak tahakkuk etmiş alacaklar yerine doğacak alacakların haczini konu alan tezkere göndermesinin yasa ile uyumlu olmadığı gerekçesiyle şikâyetin kabulüne ve 05.01.2012 tarihli haciz ihbarnamesinin iptaline karar verilmiştir. Alacaklı vekilinin temyiz itirazı üzerine Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde gösterilen nedenlerle yerel mahkeme kararı bozulmuştur. Mahkemece önceki gerekçelere ek olarak; davacının talep dilekçesinin sonuç ve istem başlığı altında 33. İcra Müdürlüğünün “doğmamış alacakların haczine” ilişkin işleminin iptalini isterken vakıaları da bu istemle bağdaştıracak şekilde izah ettiği, dava konusu icra müdürlüğü tarafından ittihaz olunan müzekkerenin tümünün değil onun bir bölümüne “doğmamış alacakların haczine” ilişkin kısmı ile mahdut olduğu, yargılamanın taleple bağlılık ilkesine sadık kalınarak gerçekleştirildiği, mahkemenin, haciz ihbarnamesinin taleple sınırlı bölümünü iptal ettiği konusunda herhangi bir tereddüt bulunmadığı, kaldı ki icra müdürlüğünün talebe konu edilmeyen işlemlerinin cari olduğu, hükmün inter partes etkisi yargılanan nesne ve özne ile mahdut olup bunun dışındaki fiilleri kaplayacak şekilde yorumlanmasının olanaksız olduğu gerekçesiyle önceki kararda direnilmiştir. Direnme kararı alacaklı vekili tarafından temyize getirilmektedir. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olay bakımından eldeki dosyada şikâyetçi üçüncü kişinin istemi dikkate alındığında 05.01.2012 tarihli haciz ihbarnamesinin tamamının iptaline mi yoksa haciz ihbarnamesinin ileride doğacak alacakların haczine yönelik kısmının iptaline mi karar verileceği noktasında toplanmaktadır. 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 89. maddesinde üçüncü şahsa çıkarılan haciz ihbarnamelerinde izlenecek usul gösterilmiştir. Belirtilmelidir ki İİK’nun 89/1. maddesinde düzenlenen birinci haciz ihbarnamesi ile borçlunun hamiline ait olmayan veya cirosu kabil bir senede müstenit bulunmayan alacak veya sair bir talep hakkının veya üçüncü şahıs elindeki menkul bir malın haczi hâlinde, keyfiyetin üçüncü şahsa duyurulması amaçlanmıştır. Bu haciz ihbarnamesine üçüncü şahsın, borcu olmadığını veya malın yedinde bulunmadığını veya haciz ihbarnamesinin tebliğinden önce borcun ödendiği veya malın istihlak edildiğini veya kusuru olmaksızın telef olduğunu veya malın borçluya ait olmadığını veya malın kendisine rehnedilmiş olduğunu veya alacağın borçluya veya emrettiği yere verilmiş olduğunu iddia ederek haciz ihbarnamesinin kendisine tebliğinden itibaren yedi gün içinde yazılı veya sözlü olarak itiraz etme hakkı vardır. Üçüncü kişi, birinci haciz ihbarnamesinin kendisine tebliğinden itibaren yedi gün içinde itiraz etmezse, birinci haciz ihbarnamesi ile istenen borç üçüncü kişinin zimmetinde sayılır. Yani üçüncü kişi, kendisinden birinci haciz ihbarnamesi ile istenen alacak miktarını takip borçlusuna borçlu olduğunu kabul etmiş sayılır (m.89/III c.1). Yedi gün içinde birinci haciz ihbarnamesine itiraz etmemiş olan üçüncü kişinin takip borçlusuna borçlu olduğunu kabul etmiş sayılmasına ilişkin bu karine, kesin bir karine değildir. Zira üçüncü kişi, ikinci haciz ihbarnamesini aldıktan sonra da itirazda bulunabilir (m.89/III c.2). İcra dairesi, birinci haciz ihbarnamesine yedi gün içinde itiraz etmemiş olan üçüncü kişiye, ikinci haciz ihbarnamesi gönderir (m.89/III c.2). İkinci haciz ihbarnamesi ile üçüncü kişiye, birinci haciz ihbarnamesine yedi gün içinde itiraz etmediği için borcun zimmetinde sayıldığı, ikinci haciz ihbarnamesinin kendisine tebliğinden itibaren yedi gün içinde m.89/II’ de belirtilen sebeplerle ikinci haciz ihbarnamesine itiraz edebileceği bildirilir ve itirazda bulunmadığı takdirde zimmetinde sayılan borcu icra dairesine ödemesi istenir (m.89/III c.2). Üçüncü kişi, ikinci haciz ihbarnamesinin kendisine tebliğinden itibaren yedi gün içinde bu ihbarnameye itiraz edebilir (m.89/III c.2). Bu itirazın yapılması da, birinci haciz ihbarnamesine itirazdaki gibidir. Üçüncü kişi, tebliğinden itibaren yedi gün içinde ikinci haciz ihbarnamesine de itiraz etmez ise borcun zimmetinde sayılması kesinleşir (Kuru, B.; İcra İflas Hukuku El Kitabı, Ankara 2013, s. 471 vd.). Yukarıda açıklandığı üzere, borçlunun üçüncü kişilerdeki mal, alacak ve diğer haklarının haczi için kanun koyucu İİK’nun 89. maddesi hükmünü kabul etmiş; bu düzenleme ile üçüncü kişiye haciz ihbarnamesi tebliğ edilmek suretiyle söz konusu mal, alacak ve hakların haczine imkân tanınmış, üçüncü kişiye de tebliğ edilen haciz ihbarnamelerine itiraz yolu açık tutulmuştur. Üçüncü kişi tebliğ edilen haciz ihbarnamesine süresi içinde icra dairesinde borçluya borcu olmadığı itirazında bulunsa dahi, usule aykırı düzenlendiğini ileri sürerek icra mahkemesinde şikâyet yolu ile haciz ihbarnamesinin kısmen veya tamamen iptal ettirmekte hukuki yararı bulunmaktadır. Bu noktada şikâyet konusu olan müstakbel (beklenen) alacak kavramının da açıklanması gerekmektedir. Takip borçlusu ile onun borçlusu olan üçüncü kişi arasında mevcut olan bir hukuki ilişkiye dayanan, henüz doğmamış olmakla beraber, ileride doğması muhtemel bulunan alacaklara müstakbel alacaklar denir. Müstakbel (beklenen) bir alacaktan bahsedebilmek için, bir hukuki ilişkinin mevcut olması, bu hukuki ilişkiden doğacak alacağın cinsinin ve borçlusunun belli olması yeterlidir. Buna karşılık takip borçlusu ile üçüncü kişi arasında (birinci haciz ihbarnamesinin tebliğ edildiği anda) mevcut olan bir hukuki ilişkiye dayanmayan, sırf ümit ve ihtimale dayalı alacakları müstakbel alacak olarak nitelemek mümkün değildir (Kuru, s.491,492). Müstakbel (beklenen ya da doğacak) alacaklar için haciz ihbarnamesi gönderilebilmesi üçüncü kişi ile borçlu arasında süregelen bir hukuki ilişkinin varlığı ve bu ilişki nedeniyle borçluya ödenecek ve devamlılık gösteren bir alacağın bulunması gereklidir. İcra müdürü bu nitelikte bir müstakbel alacağın bulunduğu hallerde üçüncü kişiye İİK’nun 89. maddesine göre haciz ihbarnamesi gönderilmesi yönündeki istemi kabul eder. Bir hukuki ilişkiye dayanmayan müstakbel alacağın doğmuş alacaklarla birlikte haczi için haciz ihbarnamesi gönderildiği takdirde üçüncü kişinin haciz ihbarnamesinin doğacak alacak ile ilgili kısmının şikâyet yolu ile icra mahkemesinde iptal ettirme hakkı bulunmaktadır. Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut uyuşmazlığın incelenmesinde; İcra Dairesi tarafından üçüncü kişiye gönderilen bila tarihli 89/1 haciz ihbarnamesinde; “…İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2012/7 D. İş sayılı dosyasında verilen 04.01.2012 tarihli karar gereğince, borçluların nezdindeki doğmuş ve doğacak her türlü hak ve alacaklarının 6.000.000TL’si üzerine ihtiyati haciz konulduğu” bildirilmiştir. Haciz ihbarnamesinde herhangi bir hukuki ilişkiden söz edilmeden “…doğacak her türlü hak ve alacakların…” üzerine haciz konulduğu görülmekte olup, iptal edilmesi gerektiği konusunda Özel Daire ile yerel mahkeme arasında bir görüş aykırılığı bulunmamaktadır. İcra mahkemesi kararlarının da Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 297. maddesi hükmüne uygun içeriğe sahip olması gerekir. Verilen kararda Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 297/2. maddesi uyarınca hükmün sonuç kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin taleplerden biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların sıra numarası altında açık, şüphe uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir. İlâmların infaz edilecek kısmı hüküm bölümü olup, hükmün içeriğinin aynen infazı zorunludur. İcra Dairesi hükmün infaz edilebilecek kısmını yorum yolu ile belirleme yetkisine sahip değildir. (HGK’nun 22.03.2006 tarihli ve 2006/12-92 E., 2006/85 K.,; 08.10.1997 tarihli ve 1997/12-517 E., 1997/776 K. sayılı kararları) Yerel mahkemece, üçüncü kişi nezdindeki haczin, doğacak alacaklar yönünden sonuç doğurmayacağı kabul edildiğine göre şikâyetin doğacak alacaklar yönünden kabulü ile haciz ihbarnamesinin “ve doğacak” ibaresinin iptali sureti ile düzeltilmesi ile yetinilmesi gerekirken, doğmuş hak ve alacakları da kapsar şekilde Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 26. maddesine farklı anlam yüklenerek yazılı gerekçe ile 89/1 haciz ihbarnamesinin tamamen iptaline karar verilmesi isabetsizdir. Hâl böyle olunca yerel mahkemece Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

SONUÇ: Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunun 366/III. maddesi uyarınca tebliğden itibaren 10 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 12.02.2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Yazıyı Paylaş

Facebook
Twitter
LinkedIn
Email
WhatsApp

Önerilen Yazılar

Bir yanıt yazın

Danışma Formu

Karahan Hukuk

Sorunuz Var mı? Size yardımcı olmak için daima buradayız.

Alanında uzman hukukçularımız dosyalarınızda başarı odaklı çalışmaları için her zaman hazırlar. Danışmanlık ve avukatlık hizmeti almak istediğiniz konularda hemen uzmanlarımız ile iletişime geçin.