Günümüzde esnek çalışma modelleri artarken, “çağrı üzerine çalışma” (gerektikçe çalışma) uygulaması da yaygınlaşmaktadır. Bu sistem özellikle perakende, organizasyon ve hizmet sektörlerinde sıkça görülür. Ancak birçok işçi, bu çalışma biçiminin hukuki sınırlarını tam olarak bilmemektedir.
Çağrı Üzerine Çalışma Nedir?
Çağrı üzerine çalışma, işçinin yalnızca ihtiyaç duyulduğunda işverence çağrılması ve belirli günlerde çalıştırılmasıdır. Belirli süresi olmayan bir iş sözleşmesi türü olmakla beraber, işçinin her gün işe gitme zorunluluğu bulunmamaktadır.
Hukuki Dayanak ve Şartlar
Türk Borçlar Kanunu’nun 409. maddesine göre çağrı üzerine çalışmada;
- İş sözleşmesi yazılı olarak yapılmalıdır.
- Haftalık çalışma süresi, sözleşmede belirtilmemişse en az 20 saat olarak kabul edilir.
- İşveren, işçiyi çalıştırmak istiyorsa en az 4 gün önceden yazılı bildirim yapmalıdır.
- Çalışma yapılmasa bile asgari haftalık süreye karşılık gelen ücretin ödenmesi gerekir.
Çağrı Üzerine Çalışan İşçilerin Hakları
- Sigortalılık: SGK bildirimi yapılmak zorundadır.
- Ücret Güvencesi: Çalışmasa bile sözleşmede belirtilen süre kadar ücret alma hakkı vardır.
- İzin Hakkı: Yıllık izinlerden, doğum izni ve benzeri tüm yasal izinlerden yararlanabilmektedir.
- İş Güvencesi: Belirli şartlarda işe iade ve tazminat hakları doğabilir.
- Fazla Mesai: Günlük 11 saati aşan çalışmalar fazla mesai sayılır.
Çağrı Üzerine Çalışmanın Riskleri
Bu sistem esnek görünse de düzenli gelir elde etmeyi zorlaştırır. Ayrıca işverenin yazılı bildirim yapmadan çalıştırması, fiilen belirsiz süreli tam zamanlı çalışma ilişkisine dönüşebilir. Böyle durumlarda işçi, kıdem tazminatı ve diğer haklarını talep edebilir.
Sonuç
Çağrı üzerine çalışma, hukuken geçerli bir çalışma modeli olsa da işverenin sözleşmeye sadık kalması ve işçinin temel haklarını gözetmesi gerekir. Haftalık 20 saat çalıştırılmasa bile bu ücretin ödenmesi zorunludur. Eğer işveren bu yükümlülükleri yerine getirmiyorsa, işçi mahkeme yoluna başvurabilir veya eksik prim ve ücret şikâyetinde bulunabilir.