Kasten öldürme, kasten adam öldürme suçu, Türk Ceza Kanunu’nun 81. maddesinde düzenlenmiştir. Söz konusu madde uyarınca “Bir insanı kasten öldüren kişi, müebbet hapis cezası ile cezalandırılır.”
Bu suçun oluşabilmesi için failin, öldürme fiilini bilerek ve isteyerek gerçekleştirmesi gerekir. Yani failin hem öldürme fiilinin farkında olması hem de neticeyi istemesi şarttır.
Dolayısıyla, kaza, dikkatsizlik veya özensizlik sonucu meydana gelen ölümler, “kasten öldürme” olarak değil, taksirle öldürme suçu kapsamında değerlendirilir. Taksirle öldürme suçu, TCK m.85’te düzenlenmiş olup kasten öldürme suçuna nazaran fail hakkında iki yıldan altı yıla kadar hapis cezası öngörülmektedir. Ayrıca birden fazla kişinin ölümü ya da ölümle birlikte yaralanma meydana gelmesi hâlinde suç TCK m.85/2 kapsamında değerlendirilir ve ceza buna göre artırılır.
KASTEN ÖLDÜRME SUÇUNDA MAĞDUR
Kasten öldürme suçunun mağduru yalnızca yaşayan bir insan olabilir. Failin cezalandırılabilmesi için öldürme fiilini hayatta olan bir bireye yöneltmiş olması gerekir.
Bu çerçevede, anne karnındaki cenine zarar vererek düşük meydana getiren kişi, cenin “yaşayan insan” sayılmadığından, kasten öldürme suçundan değil; şartları oluşmuşsa çocuk düşürtme suçundan (TCK 99) sorumlu tutulur.
Yine örnek vermek gerekirse ölü olduğu hâlde uyuyor zannedilen bir kişiye ateş edilmesi durumunda da kasten öldürme suçu oluşmaz. Bu durumda ölünün hatırasına hakaret suçu söz konusu olur. Aynı şekilde hayvana yönelik öldürme eylemleri de bu suç kapsamında değerlendirilmez. Zira kasten öldürme suçu yalnızca insan yaşamına yönelik sonuç doğurur.
KASTEN ÖLDÜRME SUÇUNDA FAİL
Kasten öldürme suçunun faili herhangi bir kişi olabilir. Yani failin yaşı, cinsiyeti veya sosyal statüsü suçun temel hâlinde önem arz etmez. Ancak failin veya mağdurun belirli niteliklere sahip olması suçu nitelikli hâle dönüştürebilir veya sorumluluğu da azaltabilir.
Örneğin, kadına karşı işlenen kasten öldürme suçu TCK m.82 uyarınca nitelikli hâl kabul edilmekte olup bu durumda fail hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilir. Aynı şekilde kamu görevlisine karşı görevinden dolayı veya yakın akrabaya karşı işlenen öldürme fiilleri de cezanın ağırlaştırılmasına neden olur.
KASTEN ÖLDÜRME SUÇUNUN İŞLENİŞ ŞEKLİ
Kasten öldürme suçu, serbest hareketli suçlar arasında yer almaktadır. Yani suçun oluşması belirli bir hareket türüne bağlı değildir. Ölüm neticesine elverişli her türlü davranışla işlenebilir. Suçun gerçekleşmesi için önemli olan nasıl işlendiği değil; neticenin ortaya çıkıp çıkmamasıdır.
Bu kapsamda; silahla ateş etmek, bıçakla saldırmak, kişiyi boğmak, yüksekten atmak, yakmak, zehirlemek, bilerek araçla çarpmak gibi eylemler kasten öldürme suçunun konusunu oluşturabilir.
KASTEN ÖLDÜRME SUÇUNDA NEDENSELLİK BAĞI
Bu suçta failin gerçekleştirdiği eylemle ölüm neticesi arasında illiyet bağı (nedensellik bağı) bulunması zorunludur.
Örneğin, failin ateş ettiği bir kişinin yaralanmasının ardından hastanede yapılan hatalı tıbbi müdahale sonucu ölüm gerçekleşmiş olabilir. Ölüm neticesi doğrudan failin eyleminden kaynaklanmadığından, olayın somut özelliklerine göre fail hakkında kasten öldürmeye teşebbüs veya kasten yaralama suçundan hüküm kurulabilir. Şöyle ki, fail gönüllü vazgeçme hükümlerinden faydalanırsa eğer teşebbüs hükümleri kapsamında değerlendirilmez. Bu durumda faile kasten yaralama suçundan ceza verilir.
Bu nedenle her somut olayda ölüm neticesi ile failin fiili arasındaki bağlantı dikkatle incelenmelidir.
KASTEN ÖLDÜRME SUÇUNDA TEŞEBBÜS
Failin öldürme kastıyla hareket ettiği ancak ölüm neticesinin gerçekleşmediği durumlarda kasten öldürmeye teşebbüs söz konusu olur.
Bu durumda fail, TCK’nın 35. maddesi uyarınca meydana gelen zarar ve tehlikenin ağırlığına göre dokuz yıldan on beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Eğer teşebbüs, nitelikli bir öldürme suçu kapsamında gerçekleşmişse, bu kez TCK m.35 ve m.82 birlikte uygulanır ve fail hakkında müebbet hapis cezası hükmolunur.
Uygulamada kasten öldürmeye teşebbüs ile kasten yaralama suçu sıklıkla karıştırılabilmektedir. Örneğin, failin ateş ettiği kişinin hayatta kalması durumunda olayın öldürme kastıyla mı yoksa yaralama kastıyla mı gerçekleştirildiği önem arz eder. Bu ayrım, doğrudan verilecek cezanın türünü ve süresini etkiler.
Yargıtay kararlarında, bu ayrım yapılırken kullanılan araç, hedef alınan vücut bölgesi, saldırının şiddeti ve failin sonraki davranışları gibi objektif ölçütler dikkate alınmaktadır.
Nitekim, yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 08.07.2008 tarihli ve 2008/1-88 E., 2008/184 K. sayılı kararına göre “öldürme kastının varlığı için;
- Fail ile mağdur arasında olay öncesine dayalı, öldürmeyi gerektirir bir husumetin bulunup bulunmadığı,
- Olayda kullanılan vasıtanın öldürmeye elverişli olup olmadığı, (örneğin: kuru-sıkı tabanca ile fiilin gerçekleştirilmesi)
- Mağdurdaki darbe sayısı ve şiddeti,
- Darbelerin vurulduğu bölgenin hayati önem taşıyıp taşımadığı,
- Failin fiiline kendiliğinden mi, yoksa engel bir sebepten dolayı mı son verdiği,
- Olay sonrası mağdura yönelik davranışları (örneğin: ambulansı çağırması)”
Hususlarının dikkate alınması gerekmektedir.
Öldürme kastıyla ilgili Yargıtay 1. Ceza Dairesi’nin 21.04.2008 tarihli ve 2007/2234 E. 2008/3203 K. sayılı kararında , “Yoldan geçerken birbirlerine omuz atma meselesi yüzünden çıkan kavgada sanığın rastgele salladığı bıçak darbelerinden birinin mağdur Hakan’ın sol bacak ön yüzde kasıktan 10 cm aşağısına isabet ederek damar harabiyeti sonucu yaşamını tehlikeye sokacak şekilde yaraladığı ve eylemini kendi iradesi ile son verdiği olayda; ortaya çıkan kastının yaralamaya yönelik olduğu ve bu nedenle duyulardan veya organlardan birinin işlevinin sürekli zayıflamasına veya işlevinin yitirilmesine neden olup olmadığı hususunda raporu da alınarak sonucuna göre yaralama suçundan hüküm kurulması gerekirken yazılı şekilde eylemin öldürmeye teşebbüs olarak nitelendirilmesi” bozma nedeni olarak gösterilmiş, öldürmeyi gerektirecek ölçüde bir husumetin bulunmadığı, olayda bıçağı rastgele sallayan sanığın öldürme kastından söz edilemeyeceği belirtilmiştir.” Görüldüğü üzere failin cezai sorumluluğunun tespitinde failin asıl kastının ne olduğu önem arz etmektedir.
Yine, Yargıtay 1. Ceza Dairesi’nin 26.11.2012 tarihli ve 2009/8411 E., 2012/8682 K. sayılı kararında “Oluşa ve dosya kapsamına göre; olay günü sinemadan çıkan sanığın, mağdurlar ile ters bakışma nedeniyle tartıştığı, tartışma sırasında sanığın, kavga ortamında rastgele savurduğu bıçakla mağdur G’yi biri toraksa nafiz olup, sağ meme başında, sol ön kolda, omuzda, sağ koltuk altında, sağ glutea bölgelerine toplam yedi kez vurarak pnömotoraksa ve yaşamsal tehlike geçirmesine sebebiyet verdiği, sanığın, eylemine devam etmeden olay yerinden kaçtığı olayda; sanığın engel hal bulunmaksızın eylemine kendiliğinden son vermesi, yaşamsal tehlikeye yol açan yaranın tek oluşu, diğer yaraların basit tıbbi müdahaleyle giderilebilir oluşu, sanık ve mağdur arasında öldürmeyi gerektirir bir husumetin bulunmaması, öldürme kastını gösterir her türlü kuşkudan uzak, kesin ve yeterli kanıt bulunmamış olması karşısında; sanığın yaralama kastı ile hareket ettiğinin kabulü ile TCK m.86/1, 86/3-e, 87/1-d, 29, 62, 53 uyarınca hüküm kurulması gerektiği gözetilmeksizin, öldürmeye teşebbüs suçundan hüküm kurulması” bozmayı gerektirmiştir.
KASTEN ÖLDÜRME SUÇUNDA NİTELİKLİ HALLER NELERDİR?
Kasten öldürme suçunun nitelikli halleri Türk Ceza Kanunun 82. Maddesinde düzenlenmiştir.
Maddeye göre:
” Kasten öldürme suçunun:
a) Tasarlayarak,
b) Canavarca hisle veya eziyet çektirerek,
c)Yangın, su baskını, tahrip, batırma veya bombalama ya da nükleer, biyolojik veya kimyasal silah kullanmak suretiyle,
d) Üstsoy veya altsoydan birine ya da eş, boşandığı eş veya kardeşe karşı,[27]
e) Çocuğa ya da beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı,
f) Kadına karşı,
g) Kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle,
h) Bir suçu gizlemek, delillerini ortadan kaldırmak veya işlenmesini kolaylaştırmak ya da yakalanmamak amacıyla
i)Bir suçu işleyememekten dolayı duyduğu infialle,
j) Kan gütme saikiyle,
k) Töre saikiyle,
İşlenmesi halinde, kişi ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılır.”
Görüldüğü üzere cezanın temel şekli müebbet hapis cezasından, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına yükselttirilmektedir.
KASTEN ÖLDÜRME SUÇUNDA HUKUKA UYGUNLUK HALLERİ
Hukuka uygunluk nedenleri suçu hukuka aykırı olmaktan çıkarmakta fiili hukuka uygun hale getirmektedir. TCK’da düzenlenen kanun hükmünü yerine getirme, amirin emrini yerine getirme, meşru savunma gibi hukuka uygunluk nedenleri kasten öldürme suçunda uygulama alanı bulabilmektedir. Bu hukuka uygunluk nedenlerinden meşru savunma uygulamada en çok karşımıza çıkan hukuka uygunluk nedenidir. Meşru savunma kısaca kişinin kendisine karşı gerçekleştirilen haksız saldırıyı durdurmak amaçlı yaptığı karşı savunma hareketleridir. Burada önemli nokta savunmanın saldırıyı durduracak nitelikte olması sınırın aşılmaması gerekmektedir. Yapılan saldırıyla mağdurun gösterdiği savunma arasında ölçülü bir ilişki olmalıdır. Ayrıca söz gelimi saldırıyı durdurduktan sonra saldırıdan dolayı duyulan kinle kişinin öldürülmesi meşru savunma kapsamında değildir.
Örneğin Panik, Korku ve Heyecan Nedeniyle Meşru Müdafaada Sınırın Aşılmasıyla ilgili Yargıtay Ceza Genel Kurul Kararı – Esas No: 2012/1-1286, Karar No: 2012/1-1286, Tarih: 28.05.2013 kararı “Sanık ile mağdur arasında geçmişe dayalı husumet vardır. Mağdur sanığı yolda görüp önüne çıkmış, yere yatırıp vurmuş ve boğazını sıkmaya başlamış, mağdurun kardeşi de bu sırada hareket etmesini engellemek için sanığın ayaklarını tutmuştur. Sanık tüm çabasına rağmen kurtulamayınca cebindeki çakıyı çıkararak mağduru göğüs bölgesinden yaralamıştır. Meşru müdafaada sınırın mazur görülebilecek bir heyecan, korku ve telaş ile aşıldığı anlaşılmaktadır. Sanığın, maruz kaldığı saldırının etkisiyle içine düştüğü psikolojik hal nedeniyle heyecanlanması, paniğe kapılması ve hatta korkması, bunun sonucunda da meşru savunma sınırını aşması hayatın olağan akışında beklenebilecek bir durumdur. Somut olayda TCK’nun 27. maddesinin 2. fıkrasının uygulanma şartları gerçekleşmiştir. Sanığın meşru müdafaada sınırın aşılması nedeniyle kasten adam öldürmeye teşebbüs suçundan beraatine karar verilmelidir” şeklindedir.
KASTEN ÖLDÜRME SUÇUNDA CEZA SORUMLULUĞUNU KALDIRAN YA DA AZALTAN NEDENLER
Haksız tahrik, hata, yaş küçüklüğü, akıl hastalığı, sağır ve dilsizlik, alkol veya uyuşturucu madde etkisinde olma kasten öldürme suçunda ceza sorumluluğunu kaldıran ya da azaltan nedenleridir. Failin geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları, cezanın failin geleceği üzerindeki olası etkileri gibi hususlar takdiri indirim nedenleridir. Uygulama açısından en yaygın örneklerini incelemek gerekirse;
A-KASTEN ÖLDÜRME SUÇUNDA HUKUKA UYGUNLUK NEDENLERİNDE SINIRIN AŞILMASI
TCK’nın 27. Maddesinde hukuka uygunluk nedenlerinde sınırın aşılması düzenlenmiştir. Maddeye göre: ‘‘(1) Ceza sorumluluğunu kaldıran nedenlerde sınırın kast olmaksızın aşılması halinde, fiil taksirle işlendiğinde de cezalandırılıyorsa, taksirli suç için kanunda yazılı cezanın altıda birinden üçte birine kadarı indirilerek hükmolunur. (2) Meşru savunmada sınırın aşılması mazur görülebilecek bir heyecan, korku veya telaştan ileri gelmiş ise faile ceza verilmez.”
Örneğin, Yargıtay Ceza Genel Kurulu – Karar no: 2016/96: ”Üç oğlu ile birlikte olay yerine gelen ve oğullarında da silah bulunan maktül tarafından silahla yaralanan ve darp edilmiş vaziyette yerde yatan kardeşine de maktül tarafından ateş edildiğini gören sanığın olayın gelişimi ve gerçekleşme biçimi nazara alındığında meşru savunmada sınırı mazur görülebilecek bir heyecan, korku ve telaş ile aştığının kabulü gerekir. Sanığın maruz kaldığı saldırının etkisiyle içine düştüğü psikolojik hal nedeniyle heyecanlanması, paniğe kapılması ve hatta korkması, bunun sonucunda da meşru savunma sınırını aşması hayatın olağan akışında beklenebilecek bir durum olup, somut olayda TCK’nun 27. maddesinin 2. fıkrasının uygulanma şartları gerçekleşmiştir.”
B-KASTEN ÖLDÜRME SUÇUNDA HATA
Hata hükümleri Türk Ceza Kanunun 30. Maddesinde düzenlenmiştir. Maddeye göre: “(1) Fiilin icrası sırasında suçun kanuni tanımındaki maddi unsurları bilmeyen bir kimse, kasten hareket etmiş olmaz. Bu hata dolayısıyla taksirli sorumluluk hali saklıdır.
(2) Bir suçun daha ağır veya daha az cezayı gerektiren nitelikli hallerinin gerçekleştiği hususunda hataya düşen kişi, bu hatasından yararlanır.
(3) Ceza sorumluluğunu kaldıran veya azaltan nedenlere ait koşulların gerçekleştiği hususunda kaçınılmaz bir hataya düşen kişi, bu hatasından yararlanır.
(4) (Ek fıkra: 29/6/2005 – 5377/4 md.) İşlediği fiilin haksızlık oluşturduğu hususunda kaçınılmaz bir hataya düşen kişi, cezalandırılmaz.”
Örneklendirmek gerekirse, av sırasında yaban hayvanı avladığını düşünürken yanlışlıkla avcı arkadaşını vurup öldüren kişi taksirle öldürme suçu hükümleri saklı kalmakla birlikte kasten öldürme suçundan cezalandırılmaz.
Unutmamak gerekir ki kasten öldürme suçunda şahısta hata dikkate alınmaz. Örneğin, Yargıtay Ceza Genel Kurulu – Karar: 2013/581 “Birbirlerini tanımayan mağdureyle sanığın olaydan 7 gün önce tanıştıkları, sanığın tüm aşamalarda ısrarlı ve tutarlı biçimde mağdurenin kendisine yaşının büyük olduğunu söylediğini, 15 yaşından küçük olduğunu bilmediğini, mağdurenin görünüş itibariyle de büyük gösterdiği için yaşının küçük olduğundan şüphelenmediğini, suç işlemesi durumunda şartla tahliyesi geri alınacağından mağdurenin yaşının küçük olduğunu bilse değil onunla cinsel ilişkiye girmek kesinlikle arkadaş dahi olmayacağını savunduğu, mağdurenin de aşamalardaki beyanlarıyla sanığın savunmalarını doğruladığı, mahkemece mağdurenin fizik görünümünün “14 yaşından daha iri yapıda ve büyük gösterdiği ancak 18 yaşını bitirmemiş görüntüye sahip olduğu” şeklinde gözlemlendiği, sanığın mağdureyle sadece bir kez cinsel ilişkiye girdiği, cinsel ilişki sonrası mağdurenin yaşının küçük olduğunu öğrendikten sonra tekrar ilişkiye girmediği, rızaen kaçtıkları günün ertesinde sanığın mağdureyi ailesine teslim ettiği, sanığın mağdurenin gerçekte 15 yaşından küçük olduğunu bildiğini veya bilmesi gerektiğini gösteren herhangi bir bilgi ve belgenin dosya içerisinde bulunmadığı anlaşıldığından, cinsel ilişkide bulunduğu mağdurenin onbeş yaşını doldurmadığı halde, on beş yaşını doldurduğu düşüncesiyle ve rızasıyla mağdureyle cinsel ilişkide bulunan sanığın mağdurenin yaşı konusundaki yanılgısının esaslı bir hata niteliğinde olduğu sabit olup, hakkında 30/1. maddesindeki hata hükümlerinin uygulanma şartları gerçekleşmiştir. Bu sebeple Özel Daire bozma kararında bir isabetsizlik bulunmamaktadır” şeklindedir.
C- KASTEN ÖLDÜRME SUÇUNDA YAŞ KÜÇÜKLÜĞÜ
Yaş küçüklüğü hükümleri TCK’nın 31. Maddesinde düzenlenmiştir. İlgili madde hükümleri kasten öldürme suçunda da uygulanmaktadır.
”1) Fiili işlediği sırada oniki yaşını doldurmamış olan çocukların ceza sorumluluğu yoktur. Bu kişiler hakkında, ceza kovuşturması yapılamaz; ancak, çocuklara özgü güvenlik tedbirleri uygulanabilir.
(2) Fiili işlediği sırada oniki yaşını doldurmuş olup da onbeş yaşını doldurmamış olanların işlediği fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılayamaması veya davranışlarını yönlendirme yeteneğinin yeterince gelişmemiş olması hâlinde ceza sorumluluğu yoktur. Ancak bu kişiler hakkında çocuklara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur. İşlediği fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılama ve bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin varlığı hâlinde, bu kişiler hakkında suç, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektirdiği takdirde oniki yıldan onbeş yıla; müebbet hapis cezasını gerektirdiği takdirde dokuz yıldan onbir yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Diğer cezaların yarısı indirilir ve bu hâlde her fiil için verilecek hapis cezası yedi yıldan fazla olamaz.
(3) (Değişik: 29/6/2005 – 5377/5 md.) Fiili işlediği sırada onbeş yaşını doldurmuş olup da onsekiz yaşını doldurmamış olan kişiler hakkında suç, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektirdiği takdirde onsekiz yıldan yirmidört yıla; müebbet hapis cezasını gerektirdiği takdirde oniki yıldan onbeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Diğer cezaların üçte biri indirilir ve bu hâlde her fiil için verilecek hapis cezası oniki yıldan fazla olamaz.”
KASTEN ÖLDÜRME SUÇUNUN CEZASI NEDİR?
Kasten öldürme suçunun basit şeklinin cezası müebbet hapis cezasıdır. Kasten öldürme suçunun nitelikli halinin cezası ise ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasıdır. Koşullu salıverilme oranı kasten öldürme suçlarında 2/3 olarak uygulanır. Kasten öldürmenin nitelikli halinde ise ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına hükmedilir.
KASTEN ÖLDÜRME SUÇUNDA ZAMANAŞIMI SÜRESİ NE KADARDIR?
Kasten öldürme suçunun temel halinin zamanaşımı süresi 25 yıldır. Kasten öldürme suçunun nitelikli hallerinin zamanaşımı süresi ise 30 yıldır.
KASTEN ÖLDÜRME SUÇU İLE İLGİLİ DİĞER YARGITAY KARARLARI:
YARGITAY 3. CEZA DAİRESİ ESAS: 2015/5437 KARAR: 2015/24472 TARİH: 07.09.2015
”Sanık ile katılan arasındaki husumetin kasten öldürmeyi gerektirecek nitelikte ve boyutta olmaması, olay günü yolda tesadüfen karşılaşmaları üzerine olayın meydana gelmesi ve mağdurdaki yaralanmanın 3 cm. derinliğinde batına nafiz tek bıçak darbesi olması nedeniyle mahkeme kabulü karşısında tebliğnamedeki bozma düşüncesine iştirak edilmemiştir.
Bozmayı gerektirmiş sanık müdafinin ve o yer Cumhuriyet savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi ile yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca isteme aykırı (BOZULMASINA), ancak bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden CMUK’nın 322. maddesi gereğince, sanık hakkındaki hükümde bulunan TCK’nın 53. maddesinin uygulanmasına ilişkin paragraf hükümden çıkarılarak yerine gelmek üzere “5237 sayılı TCK’nın 53/1-a, b, c, d, e bentlerinde yazılı hakları kullanmaktan mahkum olduğu hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar, TCK’nın 53/1-c maddesinde yazılı velayet, vesayet ve kayyımlığa ait yetkileri kendi alt soyu üzerinde kullanmaktan TCK’nın 53/3. maddesi hükmü gereğince şartla tahliye tarihine kadar yoksun bırakılmasına” ibaresinin eklenmesine diğer kısımların aynen bırakılması suretiyle hükmün (DÜZELTİLEREK ONANMASINA), 07.09.2015 gününde üye M. Metin Kaya’nın karşı oyu üzerine oy çokluğu ile karar verildi.”
YARGITAY 1. CEZA DAİRESİ ESAS2019/1485KARAR: 2019/2715
“Sanık hakkında; mala zarar verme ve mağdur …’ı kasten öldürmeye teşebbüs suçlarından açılan kamu davasında bozma öncesi kurulan beraat hükümlerinin kesinleşmiş olduğu anlaşılmakla, aynı suçlara ilişkin yeniden kurulan beraat hükümlerinin hukuki değerden yoksun oldukları kabul edilerek, temyiz incelemesi dışında tutulmalarına karar verilmiştir.
Sanık … hakkında; maktul …’yi kasten öldürme, mağdurlar … (1944), … (2004), Keziban ve Hüseyin’i kasten öldürmeye teşebbüs suçlarından elde edilen delillerin mahkumiyete yeter nitelik ve derecede bulunmadığı gerekçeleri gösterilerek mahkemece kabul ve takdir kılınarak, 5271 sayılı CMK’nin 223/2-e maddesi uyarınca beraatine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiş olduğundan, katılan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı vekilinin eksik incelemeye, mahkumiyet kararı verilmesi gerektiğine yönelen ve yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddiyle, beraat hükmünün tebliğnamedeki düşünce gibi ONANMASINA, 14.05.2019 gününde oy birliği ile karar verildi.”
YARGITAY 1. CEZA DAİRESİ ESAS: 2020/4676 KARAR2021/13647 K.
”sanıklar … ve … hakkında yardım eden sıfatıyla kasten öldürme ile yardım ve bildirim yükümlülüğünün ihlali suçlarından kurulan beraat hükümlerinin incelenmesinde;
Toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanık … hakkında maktul …’na yönelik kasten öldürme, 6136 sayılı Yasaya muhalefet, sanık … hakkında maktul …’na yönelik yardım… eden sıfatıyla kasten öldürme suçlarının sübutları kabul, oluşa ve soruşturma sonuçlarına uygun şekilde suçların nitelikleri tayin edilmiş, takdire ilişen cezayı azaltıcı sebeplerin niteliği takdir kılınmış, savunmaları değerlendirilip inandırıcı gerekçeler ile reddedilmiş, sanık … hakkında maktule yönelik kasten öldürme, sanıklar … … ve … hakkında maktule yönelik azmettiren sıfatıyla kasten öldürme, sanıklar ve … hakkında maktule yönelik yardım eden sıfatıyla kasten öldürme suçlarından elde edilen delillerin mahkumiyetlerine yeter nitelik ve derecede bulunmadığı gerekçe gösterilerek mahkemece kabul ve takdir kılınıp CMK’nin 223/2-e maddesi uyarınca beraatlerine, sanıklar … ve … hakkında yardım ve bildirim yükümlülüğünün ihlali suçlarından yüklenen suçların sanıklar tarafından işlenmediğinin sabit olduğu gerekçe gösterilerek mahkemece kabul ve takdir kılınıp CMK’nin 223/2-b maddesi uyarınca beraatlerine hükmedilmiş, incelenen dosyaya göre bozma üzerine verilen hükümlerde bozma nedeni dışında isabetsizlik görülmemiş olduğundan, sanık … müdafiinin sübuta, sanık … müdafiinin sübuta, mahkumiyete yeterli delil bulunmadığına, sanık … müdafiinin vekalet ücretine, katılanlar vekilinin beraat eden sanıklar hakkında atılı suçlardan mahkumiyetlerine karar verilmesi gerektiğine, Cumhuriyet savcısının haksız tahrikin varlığına, sanık … hakkında beraat kararı verilmesi gerektiğine yönelen ve yerinde görülmeyen sair temyiz sebeplerinin reddiyle”
YARGITAY 1. CEZA DAİRESİ – KARAR: 2016/1754
“Oluşa ve tüm dosya kapsamına göre; olay günü saat 00.30 sıralarında eşi… ile birlikte yatak odasında uyumaya başlayan sanığın, saat 4.30 sıralarında gürültü üzerine uyanarak 15 gün önce evine hırsız girmesi sebebiyle yakınında bulundurduğu tabanca ile gürültünün geldiği pencereye doğru toplam 13 kez ateş ederek orada bulunmakta olan eşi …‘yi sağ yüz, göbek üzeri ve sol uyluk bölgelerinden 3 isabet ile vurarak öldürdüğü anlaşılan olayda;
Sanığın gece vakti pencereden gelen ses üzerine 15 gün kadar önce evine hırsız girmesinin de etkisiyle evine hırsız girdiği konusunda kaçınılmaz bir hataya düşerek, tamamı aynı yöne olmak üzere tabanca ile 13 kez ateş ettiği dikkate alındığında pencerede bulunan kişiye yönelik olarak doğrudan ateş etmek suretiyle gerçekleştirdiğinden 30/2 maddesi gereğince nitelikli halde hatasından yararlanarak kasten öldürme suçundan ve aynı maddenin 3. fıkrasında belirtilen ceza sorumluluğunu azaltan haksız tahrikteki kaçınılmaz hatasından yararlanarak haksız tahrik hükümlerininin uygulanması suretiyle 81, 29, 62 maddeleri uyarınca cezalandırılması yerine delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması hukuka aykırıdır”
YARGITAY 1. CEZA DAİRESİ -K.2014/3654
“Suça iştirak ile ilgili olarak; uygulamada ortaya çıkan sorunların en önemlilerinden birisi şeriklerin sorumluluklarının kapsamının belirlenmesi ile ilgilidir:
Müşterek fail işlediği haksızlıkla doğrudan muhatap olduğundan, onun cezalandırılabilmesi için başka bir kurala ihtiyaç yoktur. Bu nedenle suçu birlikte işleyen failler, kendi fiillerine göre cezalandırılırlar. Zira, müşterek faillerin her birinin fiili haksızlık niteliğini kendi fiilinden alır ve diğerine bağlılık arz etmez. Bu nedenle, müşterek faillerden birisinde bulunan nitelikli hal, diğerleri tarafından bilinse de onu etkilemez.
Buna karşılık, şeriklerin sorumluluğu doğrudan değildir, şerikler, suçtan bağlılık kuralı gereğince sorumlu tutulurlar. Başka bir anlatımla, şeriklerin suçla irtibatları failin şahsına ve işlediği fiile bağlılık arz etmektedir. Bu nedenle, şerikler kendilerince bilinen ve failin işlediği fiilden veya şahsından kaynaklanan nitelikli hallerden etkilenirler.
Sonuç olarak; ister fiilden, isterse failin veya mağdurun şahsından ya da özelliklerinden kaynaklanmış olsun, eylemin “nitelikli kasten öldürme” suçunu oluşturup oluşturmadığı faile göre belirlenir ve bu hal şeriklere sirayet ettirilir. Bu durum, TCK’nın 82. maddesinde sayılan tüm nitelikli haller için geçerlidir. Örneğin; (A) kendi babasını öldürmesi için (F)’yi azmettirdiğinde, suçun gerçekleşmesi halinde, her ikisi de 81. madde uyarınca sorumlu olurlar. Çünkü, failin işlediği suç “basit kasten öldürme” suçudur. Aksine, (F)’nin, (A)’yı, (A)’nın babasının öldürülmesine azmettirdiği durumda ise, hem (A)’nın, hem de (F)’nin “82/1-d” maddesi uyarınca nitelikli hallerden olan “yakın akrabayı kasten öldürme suçundan” sorumlu tutulması gerekir. Zira, failin işlediği suç “nitelikli öldürme”dir. Azmettiren ise, azmettirirken failin bu suçu işleyeceğini bilmektedir, (A)’nın babasını, (A) ile (F)’nin birlikte öldürmeleri haline gelince; bu durumda ikisi de müşterek fail olacaklarından, (A) nitelikli kasten öldürmeden, (B) basit kasten öldürmeden cezalandırılmalıdır.
Buna göre somut olayda; sanık Güler’in, kızı olan Cemile’yi, kardeşi olan Ali Kemal’i öldürmeye azmettirdiği anlaşılmakla; sanık Güler hakkında basit kasten öldürmeye azmettirmeden TCK’nın 38 ve 81. maddeleri uyarınca cezalandırılması yerine bağlılık kuralına yanlış anlam verilmek suretiyle nitelikli (akrabayı kasten öldürme) kasten öldürmeye azmettirmeden, TCK’nın 38 ve 82/1-d maddeleri uyarınca hüküm kurulması, bozma nedenidir”
YARGITAY 1. CEZA DAİRESİ 2018/5762 E. , 2019/1750 K
“Sokak üzerinde iki taraflı silahlı çatışma şeklinde cereyan eden olayda, maktulün ölümüne sebep olan merminin hangi taraftan atıldığının tespitinin mümkün olmadığı kabul edilen olayda; olası kasıtla işlenen suçlarda fiilen birlikte hareket etmeyen karşı gruplardaki sanıklar hakkında TCK’nin 37. maddesinde belirtilen müşterek faillik hükümlerinin uygulanmasının mümkün olmadığı, maktulün ölümüne neden olan sanıkların belirlenip, neticeye göre cezalandırılmaları gerektiği, iki ayrı gruba ait sanıklar arasında birlikte suç işleme kararı ve iştirak iradesi bulunmadığına göre, oluşan şüphenin sanıklar lehine yorumlanması suretiyle ayrı ayrı beraatlerine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde mahkumiyetlerine karar verilmesi, bozma nedenidir”
Kasten Öldürme Suçu ile İlgili Hukuki Destek
Kasten öldürme suçu, ceza hukukunun en ağır ve en karmaşık suç tiplerinden biridir. Suçun oluşum şartları, nitelikli halleri, cezai sonuçları ve savunma stratejileri bakımından son derece teknik bir değerlendirme gerektirir.
Karahan Hukuk Bürosu, kasten öldürme suçları konusunda deneyimli avukat kadrosuyla müvekkillerine kapsamlı hukuki destek sunmaktadır. Gerek şüpheli veya sanık konumundaki kişiler için etkin savunma stratejileri geliştirilmesi, gerekse mağdur tarafın haklarının korunması noktasında titizlikle hareket edilmektedir.
Türk Ceza Kanunu’na göre kasten öldürme suçu temel veya nitelikli hallere göre ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına kadar varan yaptırımlara tabidir. Bu nedenle soruşturma ve kovuşturma sürecinde profesyonel hukuki destek almak, hak kayıplarının önüne geçmek ve sürecin doğru yönetilmesini sağlamak açısından kritik öneme sahiptir.
Karahan Hukuk Bürosu olarak ceza yargılamasının her aşamasında müvekkillerimizin yanında yer alıyor, adil yargılanma hakkı çerçevesinde haklarını en etkin biçimde savunuyoruz.
Kaynak :


