İdari Yargıda Tam Yargı Davası Nedir?

İdarenin işlemleri veya eylemleri her zaman hukuka uygun olmayabilir. İdarenin kusuru olmasa dahi bazen bu eylem veya işlemler kişilerin haklarında zarar meydana getirebilir. Bu durumlarda kişiler idarenin işlem veya eylemlerinden dolayı uğradıkları zararın tazmini amacıyla dava açma hakkına sahiptir. Bu açılacak davaya tam yargı davası denir. Kısaca idareye karşı dava yoluyla başvurarak zararlarımızın tazmin edilmesi mümkündür.

1- İdarenin İşlemine/Eylemine karşı Dava Açılabilmesi İçin Şartlar

Tam yargı davasının açılabilmesi için idarenin işlem veya eyleminde bir hukuka aykırılık bulunması gerekir. Bu hukuka aykırılığın oluşması için her zaman idarenin kusurlu olması gerekmez. İdarenin kusursuz sorumluluğu hallerinde de tazminat talep edilebilecektir. Ancak bunun için idarenin eylemiyle oluşan zarar arasında bir nedensellik bağı bulunması gerekir. Zararın sadece maddi olması gerekmez. Manevi zararlar için de tazminat talep edilebilir. Önemli olan burada bir hak kaybının oluşmasıdır.

2- Görevli ve Yetkili Mahkemenin Belirlenmesi

 Kanunda ayrıca bir mahkemenin yetkilendirilmediği durumlarda genel yetkili mahkeme idare mahkemesidir. Bazı dava türleri için kanunda açıkça özel yetkili mahkemeler belirtilmiştir. Örneğin birden çok idare veya vergi mahkemesinin yetki alanına giren işlerde Danıştay ilk derece mahkemesi olarak davaya bakacaktır.

 Görevli mahkemeler konusunda İYUK madde 36’da belirtildiği üzere;

İdari sözleşmelerden doğanlar dışında kalan tam yargı davalarında yetkili mahkeme, sırasıyla:

a) Zararı doğuran idari uyuşmazlığı çözümlemeye yetkili,

b) Zarar, bayındırlık ve ulaştırma gibi bir hizmetten veya idarenin herhangi bir eyleminden doğmuş ise, hizmetin görüldüğü veya eylemin yapıldığı yer,

c) Diğer hallerde davacının ikametgahının bulunduğu yer.

İdari mahkemesidir.

İdari sözleşmeden doğan tam yargı davalarında ise görevli mahkeme idari sözleşmeyi yapan merciin bulunduğu yer mahkemesidir.

 Vergi uyuşmazlıklarında yetkili mahkeme:

a) Uyuşmazlık konusu vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümleri tarh ve tahakkuk ettiren, zam ve cezaları kesen,

b)Gümrük Kanununa göre alınması gereken vergilerle Vergi Usul Kanunu gereğince şikayet yoluyla vergi düzeltme taleplerinin reddine ilişkin işlemlerde; vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümleri tarh ve tahakkuk ettiren,

c) Amme Alacaklarının Tahsil Usulu Kanunun uygulanmasında, ödeme emrini düzenleyen,

d) Diğer uyuşmazlıklarda dava konusu işlemi yapan,

Dairenin bulunduğu yerdeki vergi mahkemesidir.

3- Dava Açma Süresi

 İdare mahkemelerinde açılacak davalarda öngörülen süre 60 gündür. Tam yargı davasını bu süre içinde açmak gerekir. Sürelere uyulmaması halinde dava usulden reddedilecektir. Sürelerin başlangıcını belirlemede öncelikli kriter zarara sebep olan idari işlem mi yoksa idari eylem mi noktasında başlar. Bu iki duruma göre başlangıç farklılık gösterecektir. Eğer zarar idarenin eyleminden kaynaklanıyorsa doğrudan dava açılmaz. Öncelikle idareye başvurarak bu zararın tazmin edilmesi talep edilmelidir. Bu başvuru yapılmadan dava açılması halinde mahkeme dosyayı ilgili merciiye göndermeden ve idarenin cevabını beklemeden diğer usuli konuların varlığını incelemez ve esasa girmez. Bu başvuru tamamen/kısmen reddedilirse veya 30 gün içinde cevap vermezse isteği reddetmiş sayılır. Ayrıca 30 günlük süre içinde idarece verilen cevap kesin değilse ilgili bu cevabı, isteminin reddi sayarak dava açabileceği gibi, kesin cevabı da bekleyebilir. Bu takdirde dava açma süresi işlemez. Ancak, bekleme süresi başvuru tarihinden itibaren dört ayı geçemez. Dava açılmaması veya davanın süreden reddi hallerinde, 30 günlük sürenin bitmesinden sonra yetkili idari makamlarca cevap verilirse, cevabın tebliğinden itibaren 60 gün içinde dava açabilirler.

Eğer zarar idarenin işleminden kaynaklanıyorsa süre zarara yol açan işlemin idareden kaynaklandığının ve zararın tam olarak öğrenildiği tarihten itibaren işlemeye başlar. Burada dava açmadan önce idareye başvuru zorunluluğu yoktur. Zarara uğrayan isterse idareye başvurabilir. Yani buradaki başvuru ihtiyaridir.

4- İdareye Başvuru Hakkında Genel Bilgiler

 İdarenin eylemi sonucu zarar görenler için zorunlu (idarenin işlemi sonucu zarar görenler için ihtiyari) olan bu başvuruda süre eylemin öğrenilmesinden itibaren 1 yıl ve her halde eylemin üzerinden 5 yıl geçmekle sona erer. Bu başvuruda ilgililer haklarının yerine getirilmesini talep etmelidir.

Eğer idari yargıda açılması gereken davanın adli yargıda açılması durumu söz konusu olursa dava görev yönünden reddedilir. Görev yönünden reddedilen ve daha sonra idari yargıda açılan davada idareye başvuru zorunluluğu yoktur.

5- Davalı Taraf

Tam yargı davası, idari eylemi gerçekleştiren idareye karşı açılmalıdır. Buna husumet de denmektedir. Ayrıca dikkat edilmesi gereken husus işlemi gerçekleştiren idare, hiyerarşik olarak ast konumundaysa burada kendisine değil hiyerarşik üstüne dava açılmalıdır. Eğer bu yapılmazsa mahkeme hasım düzeltme kararı vererek dosyanın gerçek hasma tebliğini sağlayacaktır. Örnek vermek gerekirse, üniversitede dekanın gerçekleştirdiği bir idari eyleme karşı dekan değil rektör hasım olarak gösterilmelidir. Doğru hasım gösterilmemesi dava sürecinin uzamasına sebep olabilir.

6- Dilekçelerde Dikkat Edilmesi Gereken Hususlar

 Dilekçelerde bulunması gereken bilgiler ve aynı dilekçeyle dava açılabilecek haller İYUK madde 3 ve 5’te açıklanmıştır. Bu husus aynı zamanda ilk inceleme konusunda son sırada incelenecektir. Eksiklik bulunması halinde 30 gün günlük ek süre verilir. Bu süre içinde dilekçedeki noksanlıklar tamamlanmazsa dilekçenin reddine karar verilecektir. Dilekçenin reddi kararına karşı istinaf veya temyiz yoluna gidilemez. Dilekçenin reddi kararı üzerine yeniden verilen dilekçede de aynı yanlışlıklar yapılması halinde davanın reddi kararı verilir. Bu sebeple bir avukattan hukuki yardım almak çok önemlidir.

Madde 3 – 1. İdari davalar, Danıştay, idare mahkemesi ve vergi mahkemesi başkanlıklarına hitaben yazılmış imzalı dilekçelerle açılır.

2. Dilekçelerde;

a) Tarafların ve varsa vekillerinin veya temsilcilerinin ad ve soyadları veya unvanları ve adresleri ile gerçek kişilere ait Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası,

b) Davanın konu ve sebepleri ile dayandığı deliller,

c) Davaya konu olan idari işlemin yazılı bildirim tarihi,

d) Vergi, resim, harç, benzeri mali yükümler ve bunların zam ve cezalarına ilişkin davalarla tam yargı davalarında uyuşmazlık konusu miktar,

e) Vergi davalarında davanın ilgili bulunduğu verginin veya vergi cezasının nevi ve yılı, tebliğ edilen ihbarnamenin tarihi ve numarası ve varsa mükellef hesap numarası,

Gösterilir.

3. Dava konusu kararın ve belgelerin asılları veya örnekleri dava dilekçesine eklenir. Dilekçeler ile bunlara ekli evrakın örnekleri karşı taraf sayısından bir fazla olur.

Madde 5 –1. Her idari işlem aleyhine ayrı ayrı dava açılır. Ancak, aralarında maddi veya hukuki yönden bağlılık yada sebep-sonuç ilişkisi bulunan birden fazla işleme karşı bir dilekçe ile de dava açılabilir.

2. Birden fazla şahsın müşterek dilekçe ile dava açabilmesi için davacıların hak veya menfaatlerinde iştirak bulunması ve davaya yol açan maddi olay veya hukuki sebeplerin aynı olması gerekir.

7- Neden Tam Yargı Davası Açılır?

Tam yargı davası, medeni yargılama usulündeki yapma, yapmama veya verme hükümlerinin içeren edim davalarının idari yargıdaki karşılığı olduğu söylenebilir.

 Bu davanın açılması için sübjektif kişisel bir hakkın ihlali gerekmektedir.

 Tam yargı davasında bir haksızlığın giderilmesi, hakkın geri verilmesi, parayla ölçülebilir bir zararın tazmini, saldırının durdurulması ya da eski durumun geri getirilmesi gibi sebeplerle açılır.

 Tam yargı davası sübjektif nitelikte bir davadır yani sadece taraflar arasında hüküm teşkil eder. İptal davalarında ise karar herkes için bağlayıcıdır.

Bu zarara sebep olabilecek durumları açıklamak gerekirse;

Hizmet Kusuru

İdare yürütmekte olduğu kamu hizmetlerini yerine getirirken hizmetin gereklerine uygun davranmak zorundadır. Uygun davranmaması halinde kişilerin hak kaybına uğraması, tazminatla sorumlu olmasına sebebiyet verir. Uygun davranmama pek çok şekilde ortaya çıkabilir. Örneğin hizmetlerin geç işlemesi, kötü işlemesi veya hiç işlememesi idarenin hizmet kusuru olarak değerlendirilir.

Kusursuz Sorumluluk

 İdare kamu hizmetlerini yerine getirirken her zaman kusuruyla hak kaybına yol açmaz. Kusuru olmasa bile bu hak kaybı sonucu uğranan zararı tazmin etmelidir. Bunlara örnek olarak, fedakarlığın denkleştirilmesi (yol yapımı nedeniyle eskiden kolaylıkla erişim sağlanan taşınmaza erişim sağlanamaması veya baraj yapımı nedeniyle sulama imkanının azalması sonucu oluşan gelir kaybı örnek olarak verilebilir), sosyal risk (terör olayları sonucunda uğranılan zarar) ve tehlike ilkeleri (kopan elektrik telinin murislerinin üzerine düşerek ölümüne sebebiyet vermiş olması) verilebilir.

Konuyla ilgili hukuki danışmanlık almak için ulaşabilirsiniz.

Yazıyı Paylaş

Facebook
Twitter
LinkedIn
Email
WhatsApp

Önerilen Yazılar

Bir yanıt yazın

Danışma Formu

Karahan Hukuk

Sorunuz Var mı? Size yardımcı olmak için daima buradayız.

Alanında uzman hukukçularımız dosyalarınızda başarı odaklı çalışmaları için her zaman hazırlar. Danışmanlık ve avukatlık hizmeti almak istediğiniz konularda hemen uzmanlarımız ile iletişime geçin.