Ceza yargılamasında suçun ortaya çıkarılması her zaman kolay değildir. Özellikle örgütlü suçlar, uyuşturucu ticareti ya da rüşvet gibi gizli yürütülen suçlarda klasik delil toplama yöntemleri yetersiz kalabilir. İşte bu noktada Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 139. maddesi, savcılara ve kolluk kuvvetlerine özel bir araç sunar: gizli soruşturmacı görevlendirilmesi.
Ancak uygulamada “gizli soruşturmacı” ile “muhbir” kavramları sıkça karıştırılır. Oysa bu iki kavram arasında hukuki statü, sorumluluk ve delil değeri bakımından çok temel farklar vardır.
Gizli Soruşturmacı Nedir?
Gizli soruşturmacı, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 139. maddesi uyarınca, hakim kararıyla görevlendirilen bir kolluk görevlisidir.
Bu kişi, kimliği gizlenerek örgüt içine sızabilir, suçun işlenişine ilişkin bilgileri toplayabilir ve delil elde edebilir.
Ancak bu görevlendirme belirli koşullara tabidir:
- Sadece katalog suçlar kapsamında uygulanabilir (örneğin uyuşturucu ticareti, örgütlü suçlar, rüşvet, fuhuş vb.).
- Cumhuriyet savcısının talebi ve hakimin kararı ile görevlendirilebilir.
- Soruşturmacı, suç işlemeye teşvik edemez veya tuzak kuramaz; aksi halde delil hukuka aykırı hale gelir.
Gizli soruşturmacı, devlet adına hareket eden, hukuki yetkisini kanundan alan resmi bir görevlidir. Bu nedenle elde ettiği deliller, kanuna uygun biçimde toplanmışsa, hukuka uygun delil niteliği taşır.
Muhbir (İhbarcı) Kimdir?
Muhbir ya da halk arasında bilinen adıyla ihbarcı, suç işlendiğini ya da işleneceğini devlete bildiren kişidir.
Muhbir, devletin görevlendirdiği biri değildir; tamamen kendi iradesiyle, bazen menfaat karşılığında, bazen de vicdani nedenlerle bilgi paylaşır.
Hukuki statüsü bakımından gizli soruşturmacıdan çok farklıdır:
- Muhbirin görevlendirilmesi için hakim kararı gerekmez.
- Devlet adına hareket etmediği için resmî sorumluluk taşımaz.
- Elde ettiği bilgilerin delil değeri, elde ediliş şekline göre değerlendirilir.
- Örneğin muhbirin gizlice aldığı ses kaydı, özel hayatın gizliliğini ihlal ediyorsa hukuka aykırı delil sayılır.
- Ancak kamuya açık bir ortamda yapılan konuşmayı kaydetmişse, Yargıtay’a göre bu delil olarak değerlendirilebilir.
Gizli Soruşturmacı ile Muhbir Arasındaki Temel Farklar
- Hukuki Dayanak Farkı:
- Gizli soruşturmacı, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 139. maddesi ile açıkça düzenlenmiştir.
- Muhbirin konumu ise herhangi bir özel düzenlemeye dayanmaz; yalnızca CMK m.158’de yer alan genel ihbar hakkı çerçevesinde değerlendirilir.
- Görevlendirme Şekli:
- Gizli soruşturmacı, Cumhuriyet savcısının talebi üzerine hakim kararıyla görevlendirilir.
- Muhbir, devlet tarafından görevlendirilmez; kendi iradesiyle bilgi verir.
- Statü Farkı:
- Gizli soruşturmacı, resmî bir kolluk görevlisidir ve devlet adına hareket eder.
- Muhbir ise sıradan bir vatandaştır; devleti temsil etmez, yalnızca bilgi aktarır.
- Delil Değeri Bakımından Fark:
- Gizli soruşturmacının usule uygun olarak topladığı deliller, hukuka uygun delil niteliğindedir.
- Muhbirin elde ettiği bilgiler, elde edilme biçimine göre değerlendirilir. Örneğin özel hayatın gizliliğini ihlal eden bir kayıt, delil olarak kabul edilmez.
- Sorumluluk Farkı:
- Gizli soruşturmacı, görevini kanuna uygun yürütmediğinde görevi kötüye kullanma gibi suçlardan sorumlu olabilir.
- Muhbir ise genellikle cezai veya idari bir sorumluluk taşımaz, ancak özel hayatın gizliliğini ihlal ederse sorumlu tutulabilir.
- Amaç ve Rol Farkı:
- Gizli soruşturmacının amacı, örgütlü suçun delillerini yasal yollarla ortaya çıkarmaktır.
- Muhbirin amacı genellikle bilgi paylaşmak ya da menfaat elde etmektir; delil toplama yetkisi yoktur.
Gizli Soruşturmacının Sınırları: Kışkırtma Yasağı
Gizli soruşturmacı, yalnızca var olan bir suçu tespit etmek için görevlendirilebilir.
Eğer kişi, suçun işlenmesini teşvik ederse, artık soruşturmacı değil, suç ortağı konumuna düşer.
Bu durumda elde edilen deliller hukuka aykırı delil sayılır.
Yargıtay Kararı
Yargıtay Ceza Genel Kurulu, E.2018/6-292 K.2019/513:
“Gizli soruşturmacı görevlendirilmesi usulüne uyulmadan yapılan dinleme ve izleme faaliyetleri sonucu elde edilen deliller, hukuka aykırı olup hükme esas alınamaz.”
Bu karar, özellikle yasa dışı yollarla elde edilen delillerin yargılamada kullanılamayacağını açıkça vurgulamaktadır.
Uygulamada Karşılaşılan Sorunlar
Uygulamada gizli soruşturmacı görevlendirilmeden yapılan bazı operasyonlarda, ajan sıfatı altında kişiler kullanılmıştır.
Ancak bu kişiler resmî görevlendirme olmadığı için, toplanan deliller Yargıtay tarafından hukuka aykırı delil sayılmıştır.
Bu nedenle soruşturmacı görevlendirilirken hem yazılı talep hem de hakim onayı şarttır.
Sonuç
Gizli soruşturmacı ile muhbir arasındaki fark sadece isim benzerliğinden ibaret değildir; aralarındaki fark delilin geçerliliğini, soruşturmanın hukuka uygunluğunu ve hatta yargılamanın sonucunu belirler.
CMK m.139 ile getirilen gizli soruşturmacı kurumu, adil yargılanma hakkı ve özel hayatın gizliliği arasındaki hassas dengeyi korumak amacı taşır.
Her iki kurum da suçla mücadelede önemli olsa da, yasal sınırların dışına çıkıldığında hukuka aykırı delil yasağı devreye girer.